İzlenimcilik; duyguların, hayallerin, sezgilerin gerçekle buluştuğu bir akımdır. Özgür üretimlerin kapısını aralayan bu akım, sanatçıyı kalıpların ve kuralların ötesine taşımıştır. Sanatçının kendi düşünsel varlığını ortaya koymasına, gördüklerini duygularıyla birlikte tasvir etmesine imkân sağlamıştır.
İzlenimcilik, doğrudan doğruya gerçeği değil, gördüklerinin sanatçıda uyandırdığı duygu ve düşünceleri esas alır. İzlenimcilikte, sanatçının eserinde ne gördüğüne değil nasıl gördüğüne yer vermesi beklenir. Başka bir deyişle, sanatçı gördüğü gerçekliği duygularıyla birlikte yorumlar ve kendi izlenimiyle eserine yansıtır. Objektif bakış yerini sübjektif yaklaşıma bırakır. Ressam, izlenimlerini yansıtırken büyük oranda ışık ve renklerden etkilenir. Güneş ışığının o anki etkisi altında, gördüklerini hayalleriyle süsleyerek çizer.
Eskiden beri resimleri stüdyoda yapmak yaygın bir eğilimdi. 19. yüzyılın sonunda empresyonist (izlenimci) yaklaşımı benimseyen sanatçılar, stüdyolarının dışına çıkarak resimlerini açık havada yaptılar. Doğayı ve güneş ışınlarının cisimler üzerinde yarattığı renk değişimlerini gözlemlediler. Bu onlara doğayı daha doğrudan gözlemleme ve belli bir anın uçuşkan karakteristiğini yakalama imkânı verdi. Belirli bir anın anlık izlenimini, güneş ışığının cisimlerin renklerine yaptığı değişimleri yakalamaya çalıştılar. Güneş ışığının anlık ve değişken etkilerini eserlerine taşıdılar. Bu izlenimler kısa, hızlı fırça darbeleri ve bitmemiş, eskiz benzeri bir his ile karakterize edildi.
İzlenimciler anlık konuları resmettiler çünkü güneş ışığı günün her zamanında aynı değildir, renkler değişmektedir. Aynı cisim güneşin farklı zamanlarında farklı renklere bürünmekte, siyah bir at lacivert renkte görünebilmektedir. İzlenimciler gölgeleri soğuk renklerle, ışıklı kısımları sıcak renklerle canlandırdılar. Mekân derinliği güneşin renkleri arasında kayboldu.
İzlenimcilere göre duygularımız dış dünyayı bize olduğu gibi değil, onun gerçek görünüşünü değiştirerek ulaştırır. Bunun için de sanatçının anlattıkları, dış dünya değil, bu dünyanın sanatçının hayalinde bezenmiş izlenimleridir. İzlenimci anlayışı benimseyen sanatçı, çizdiklerinin hayatla ilgili olduğunu, gerçeği yansıttığını ileri sürer fakat onun gördüğü gerçeği...