1842 - 1910 yılları arasında yaşamış Türk ressam, arkeolog ve müzecidir. İlk Türk arkeoloğu kabul edilir. En önemli arkeolojik kazısı 1887-1888'de yaptığı Sayda (Lübnan) kazılardır. Bu kazılar sırasında dünyaca ünlü İskender Lahidi’ni bulmuştur. İstanbul Arkeoloji Müzesinin müdürlüğünü yapmış ve müzeyi dünyanın sayılı müzeleri arasına ekletmiştir. Türkiye’nin ilk güzel sanatlar okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebinin müdürlüğü ile görevlendirilmiş, okul binasının inşasında ve akademik kadrosunun oluşturulmasında rol üstlenmiştir. Resimlerini ise genellikle Gebze, Eskihisar’daki evinde geçirdiği yaz aylarında yapmıştır. Sanatçı, açık havada çalışmaktan çok, akademik anlayışlı bir atölye ressamıdır.
Osman Hamdi, sanat ve kültür alanında yenileşme akımının öncüsüdür, Türk resminde figürlü kompozisyonu ilk kez kullanan ressamdır. Figürü, kompozisyonun bir ögesi olarak resmine yerleştirmiş, Batılı anlayışla figüratif resimler yapmıştır. Figür olarak çeşitli hayvanlara ve aile portrelerine ağırlık vermiştir. Resim çalışmalarında fotoğraftan, kareleme yöntemiyle yararlanmış; bazen kendisini ve aile bireylerini model olarak kullanmıştır.
Sanatçı; 19. yüzyıl toplumunun önündeki sorunları, ikilemleri ve kişisel yaşam felsefesini yansıtan özgün bir simgesel anlatım oluşturmuştur. Eserlerinde oryantalist biçim (form) ön plandadır fakat Batılı oryantalistler Doğu’nun geri kalmışlığını gösterirken, Osman Hamdi eserlerinde Türk sanatının güzel örneklerini, eğitimli birey imgesini, kadının iç ve dış mekânlardaki yaşayışını, Osmanlı hayatının renkli sahnelerini resmetmiştir. Resimlerini, ustaca işlediği ayrıntılarla gerçekçi kılmıştır. Bu yönüyle sanatçının eserleri birer tarihî belge niteliği taşır.
Sanatçının eserlerinde titiz bir işçilik ve ayrıntı ön plandadır. Ayrıntılarda gerçekçi, kompozisyonda ise kurgucudur. Resimlerinde Osmanlı sanat, kültür ve mimarisini kullanmıştır: çinili panolar, duvarlar, halılar, süslemeli objeler, işlemeli örtüler, kandiller, rahleler, hat levhaları, kitaplar, şamdanlar, musiki aletleri, buhurdanlıklar, çiçekler, vazolar…
Sanatçının iç ve dış mekânda kurgulanmış resimlerinin önemli bir bölümünde arka planı ve kompozisyonunun ana kurgusunu mimari ögeler oluşturur. Kendi çektiği ya da çektirdiği fotoğraflardan resimlerinin kompozisyonunun kurgusunu oluşturan sanatçı, bu yapı içerisine figürleri ve belirli objeleri yerleştirmiştir. Dekor olarak tarihî yapıları, aksesuar olarak tarihî eşyaları kullanmıştır.
"Kaplumbağa Terbiyecisi" (1906) Osman Hamdi’nin en ilgi çeken ve özgün eserlerinden biridir. Belinde kemerle bağlanmış kırmızı bir giysi giyen sakallı adam, mavi çinilerle kaplı, sıvası yer yer dökülmüş, eşyasız bir odada, izleyiciye arkası yarı dönük biçimde dikilmektedir. Başına, etrafına gelişigüzel bir yemeni sarılmış arakiye takmıştır. Adamın ayaklarının dibinde, yerdeki yaprakları yemekte olan kaplumbağalar vardır. Tablonun tek ışık kaynağı adamın önündeki alçak penceredir. Ellerini arkasında kavuşturmuş olan adam bir ney tutmaktadır. Sırtında bir nakkare asılıdır ve buna bağlı bir mızrap boynundan aşağıya sarkar. Bir yoruma göre, Sanayi-i Nefise ve Asar-ı Atika Müzesi gibi birçok kurumu kurmak ve yönetmek görevini üstlenen Osman Hamdi Bey, tabloda kendini terbiyeci, kendi iş yapış biçimine uyum gösteremeyen astlarını ise yemeğe ulaşmaya çalışan kaplumbağalar olarak göstererek onları hicvetmektedir.
"Silah Taciri" (1908) Osman Hamdi’nin ilgi çeken bir diğer özgün eseridir. Kendisini ve oğlunu, daha eski bir devrin giysileri içinde resmettiği bir yapıttır. Osman Hamdi, kendisini bir sütun başlığı üstünde oturur şekilde resmetmiştir. Üzerinde oturduğu sütun başlığı ile müze kuruculuğuna gönderme yaptığı düşünülmüştür. El jesti, oğluna öğüt vermekte olduğu şeklinde yorumlanır. Oğlu ise kınından çektiği kılıcı incelerken resmedilmiştir ve gençliği temsil eder. Giydikleri farklı başlıklar ve birinin otururken diğerinin ayakta, birinin silahları bırakmışken diğerinin silahla gösterilmesinin kuşak farkını anlattığı şeklinde yorumlanır. Arka planda ise bir elinde kitap tutan yaşlı bir adam ile ona bez parçası uzatan bir bezirgân görülür.